Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, gündemdeki merak edilen sorulara yanıt verdi
Advert
Advert
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, gündemdeki merak edilen sorulara yanıt verdi
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ankara'da gazetecilerle bir araya geldi ve son günlerde çok tartışılan yargı başlıklarına ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Eski...
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, gündemdeki merak edilen sorulara yanıt verdi

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ankara'da gazetecilerle bir araya geldi ve son günlerde çok tartışılan yargı başlıklarına ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayeti soruşturması başta olmak üzere infaz düzenlemesi olup olmayacağına, HDP ile ilgili kapatma davası sürecine ve seçim tarihi üzerinden yapılan tartışmalara kadar bir çok başlıkta önemli açıklama yaptı. Detayları CNN TÜRK Ankara Temsilcisi Dicle Canova aktardı.

11.01.2023 14:02 Son Güncelleme: 11.01.2023 14:54

SORU: Sayın Bakan sunum için teşekkürler. Efendim yüzde yirmi beş kira sınırlamasından kaynaklı olarak bazı adil vakalar ülke genelinde yayıldı. İşte kiracılarla ev sahibi arasında kavgalar çıkması bunlarla ilgili elinizde bir istatistik var mı? Ne kadar olay çıktı bu kira anlaşmasından kaynaklı mesele, adli vaka bir onu soracağım efendim. Bir de dezenformasyon yasası geçmişti. Bununla ilgili şu ana kadar dava sayısı nedir? Bazı siyasi meselelerde bu konuyla ilgili savcılık atıf yaptığını gördük haberlerde ama tam bir rakam yok. Tam bir rakam nedir? Bir de Sezgin Baran Korkmaz konusuyla ilgili bir gelişme var mı? Ve Halkbank davasındaki son durum nedir?

CEVAP: Şimdi tabii bu kira çıkan uyuşmazlıklar hepimizi üzüyor. Hele suç niteliğinde birtakım fiillerin işlenmesi bundan hepimiz rahatsızız. Gönlümüz arzu ediyor ki olmasın. Bildiğimiz gibi o yasa bir yıllık bir yasaydı. Şimdi bu bir yılın sonuna yaklaştık. Yakında bu yasa bitecek. Tabii yasa ihtilaf halinde uygulanacak şeyi öngörüyor. Yani taraflar anlaştığı takdirde farklı bir meblağ üzerinde diyelim isterse o anlaşmayı yasaklamıyor. Ama diyelim ihtilaf ettiler. ihtilaf ettiğinde uygulanacak hukuku ortaya koyuyor, ihtilaf halinde uygulanacak hukuk yüzde yirmi beşten fazla bir artırıp yapamaz. Konu yargıya gittiğinde yargı onu değerlendirir. Yüzde yirmi beşin üzerinde olan artışları iptal eder. Hukuka aykırı görür. Kanun çok açık, çok net ama taraflar farklı bir değerlendirme yaptığında o tarafları bağlar. Yargıya intikal ettiğinde yargı buna kanun neyi emrediyorsa o çerçevede gereğini takdir ederek kararıyla bir hüküm vererek neticelendirir. Şimdi tabii rakamlar şu anda arkadaşlar çıkarıyor. Bütün şeylerin rakamları davalarla ilgili 2022 elimde şu anda kesin hani şu kadar bundan oldu, bu kadar bundan oldu. Ayrı bir, ayrıntı yok. Bu özel bir çalışma da gerektiriyor. Çünkü bunlar daha çok darptan geliyor. Ya da işte mesken şeyini ihlalden geliyor. Yani hangi alandan geldiğine bakmak lazım. Biz bunu bizim strateji buna bir baksın Tahir, Neşat Bey'e ve burada bulunan heyete verileri böyle bir çalışalım onlara iletelim. Yani bu biraz istatistikten de tam görünmüyor. Çünkü genel darp diye gidiyor veya işte komşuluk hukukun ilanıyla ilgili ama onun içinde gürültü yapma var, efendim bir sürü şey var. Bunların içinden bir seçelim bir bakalım. Bu konuda kaç ihtilaf var? Onu görelim. Ben çok bir ihtilaf olduğunu düşünmüyorum işin doğrusu. Ama kamuoyuna yansıyan ihtilaflar var, onlar rakama döktüğümüzde daha net konuşabileceğiz. Arkadaşlarımız bunu size inşallah versinler. Şimdi Halkbank davasıyla ilgili süreç hem Halk Bankası hem büyükelçiliğimiz hem Dışişleri Bakanlığı tarafından devam ediyor. Yakında da onlarla ilgili bir orada şey var dava var. Onu da arkadaşlar takip ediyorlar, onu biz de yakından takip ediyoruz. Şu ana kadar mevcut durumda bir değişiklik yok. O kadar söylüyorum. Sezgin Baran Korkmaz'la ilgili iade talepleri var. Bildiğiniz gibi şu anda bize Sezgin Baran Korkmaz'ın iadesi yönünde bir karar yok. Daha önce bir başka ülkede hem Türkiye'ye hem ABD'ye iadesi yönünde karar çıkınca onlar ABD'ye iadesi yönünde karar aldılar. Ama Türkiye'ye henüz iadesi konusunda bir gelişme yok, Türkiye olarak biz takip ediyoruz. Türkiye iadesi sağlandıktan sonra da yasal süreç kaldığı yerden elbette devam edecektir. Bir tane daha söyleyeyim. Dezenformasyon yasası çok haksızlığa uğrayan bir yasa. Sanki öyle bir dezenformasyona uğradı ki çıkış sürecinde herkese bu yasa uygulanacakmış gibi. Halbuki dezenformasyon yasasına baktığınız zaman ne diyor? İşte kamu güvenliği, genel sağlık, ülkenin iç ve dış yararları. Bunlarla ilgili bir bilgiyi ama yalan, gerçek dışı bir birliği aleni bir şekilde bir de kamu barışını bozmaya elverişli olacak tarzda yaymak. Şimdi bir de özel kast, sırf bu maksatla yani bu tür ülkenin iç ve dış güvenliğiyle ilgili bir bilgi ve kamu düzeniyle ilgili bir bilgi genel sağlıkla ilgili bir bilgi değil mi Niyazi Bey? Burada üçü, üçü özel kast. Burada yalan olan bir şey doğruymuş gibi millete aleni bir şekilde anlatacak. Amacı da kamu barışını bozmak ve bu anlatım da kamu barışını bozmaya elverişli hale gelecek. Yani bu suçun unsurları itibariyle oluşması o kadar zor şartlara bağlanmış ki. Yani öyle bir kişi bir yazı yazdı. Kamu barışı bozdu denemez o yüzden de buradan böyle beklenti yükselttiler herkese soruşturma açılacak şu olacak bu olacak ama ben buradan fazla bir soruşturma çıkacağı kanaatinde değilim. Şu ana kadar da çıktığını tahmin etmiyorum. Yansımış olabilir. işte buradan gidecek diye ama savcılıklarda şu anda var mı bizim elimizde? Ne kadar? Ali bey Ceza İşleri Genel Müdürümüz bu işleri takip ediyor. Şu anda elimizde bir veri var mı burada? Yok Şimdi yani şu ana kadar kamuya yansımış ama bu konuya da bir bakalım. Biz şimdi Ali Öztürkmen Bey bu konuyu bir araştırsın bir bakalım. Çünkü spesifik bir konu olduğu için benim elimde bir bilgi yok. Ama ben tahminimi söylüyorum. Ben olduğunu şu ana kadar kamuoyu sizin kadar yakın görmesem bile böyle bir soruşturma olduğu kanaatinde değilim.

KILIÇDAROĞLU HAKKINDAKİ SUÇ DUYURULARI

SORU: Siyasilerle ilgili Kılıçdaroğlu ile ilgili suç duyuruları olduğu söyleniyor?

CEVAP: Ya o suç duyuruları kim yapıyor ona da bakmak lazım. Yani o buradan bir soruşturma çıkar mı? Yani buradan benim gördüğüm kadarıyla kolay kolay soruşturma açılması yasal şartlar açısından zor gözüküyor. Yani bu ne zaman? Kamu barışını işte Gezi olayları gibi ülkenin içinde kriz, kaos, kargaşa ve bunları arttırmak bunları çoğaltmak gibi bir şeyle herkesi sokağa döküp şunu bunu yapmak gibi yani böyle şartlara baktığınızda kamu barışının bozulması şartı öyle kolayca oluşan bir şart değil. Yani birisi aleyhine bir şey yazdı veya bir konuda gerçek dışı bir beyanda bulundu diye kamu barışı bozulmaz. O yüzden bu madde değil Ceza Kanunu'nun başka maddeleri burada uygulanır. Onu da zaten savcılarımız bunu takip ediyorlardır ama demin dedim bu kanun çok dezenformasyona uğradı. Hak etmediği kadar eleştiri aldı. Eleştiri alacak kısımları eleştirilmedi. Eleştiri kısmı eleştirildi. Bunun oluşması unsurlar itibariyle neredeyse imkansıza yakın denecek kadar zor olan bir suçu sanki herkese oluşacakta, herkese de uygulanacakmış gibi bir algı yaratıldı, bu algının boş olduğu muhtemelen rakamlarla da teyit edilecektir. Kısa sürede anlaşılmış oldu.

SORU: Sayın Bakanım çok teşekkür ediyorum. Size ve ekibinize de. Kolay gelsin diyorum. Hayırlı bir yeni yıl olsun inşallah. Sayın Bakanım hakaret suçlarında cezai yaptırımın siyasi yasakla bağının kesilmesine ilişkin beklenti, talep, yorum ve değerlendirmeler var. Malum karar bağlantılı. Bu konuda güncel herhangi bir adım atılması söz konusu mu? Bir de yargıya duyulan güven ve yargıya duyulan güvenin yanı sıra tam memnuniyet, aslında ikisi farklı ama çok sık birbirinin yerine kullanılıyor. Bu güven ve memnuniyete ilişkin bir katsayı, bir oranı, güncel bir çalışma var mı elinizde? Yani adliyeye işi düşmese bile yargıya duyduğu güven, adliyeye işi düşenlerin duyduğu memnuniyet, dönemsel bir ölçünüz var mı? Bir de şu an için hayır cevabını beklemiyorum ama hakim başına, mahkeme türüne göre düşen dosya sayısıyla bu davaların yine mahkeme türüne göre sonuçlanma süresine ilişkin de daha sonra tabii istatistik ulaştırılırsa yani bir hakim mahkeme kararına göre kaç pozitif görüyor bir yılda? Ve aynı zamanda da ne kadar sürede dava türüne göre sonuçlandırılıyor bunlar? Varsa şu anda yoksa daha sonra rica ediyorum. Teşekkür ediyorum.

CEVAP: Şimdi Tahir Bey bu istatistik güvenlik istatistikleri şu anda en son olanı bir getir bana. Şimdi hakaret suçuyla ilgili müstakil bir şu anda çalışmamız yok. Ama şunu söyleyeyim ben daha önce açıkladım. Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak maksadıyla bizim bakanlık olarak yürüttüğümüz bir çalışma var. Onun esas amacı da şu, ceza miktarı düşük olan suçlarda farklı bir yöntem belirledik, çünkü miktar çok düşük şu anda diyelim hakaret bir suç cezası da var ama yatarı yok, yani çok az diyelim ki şey olduğu zaman kamu görevlisi olduğu zaman çok az başka suçlar da var böyle ve belli şuana kadar bizim infaz sistemimize bir bölü iki infaz. Normal adil suçlar dediğimiz suçlarda. Bir bölü iki olduğuna göre iki yılın infazı yok. Yani cezasını alıyor. Sadece cezaevine giriyor, çıkıyor. iki yıl üzerinde olduğunda da o da gene çok düşük bir şey oluyor. Ve bizim gördüğümüz şey de şu. Cezası düşük suçlar işlendiğinde caydırıcı bir yaptırımla karşılanmadığında daha nitelikli bir suçla karşı karşıya kalınıyor. Örneklendirmek gerekirse bir kadına karşı tehdit yaptı. Üç ayın yatarı falan yok, tutuklama yasağı da var. Tutuklaması da yok. Şikayet ettiğiyle kalıyor. Üç ay mı? Altı ay. Altı aydan iki yıla kalır. Yani altı ay sayalım. Yatarı yok. Tutuklama yasağı kapsamında iki yılın altında tutuklamak yasak. Şimdi kadın ne yapıyor? Şikayet ettiğiyle kalıyor. Bu sefer öbürünün öfkesi artıyor, geliyor darba, darpta da böyle itekleme diyelim basit bir müdahaleyle tedavi gibi bir şeyse onun da şeyi yok. Cezası çok düşük. Onun cezasını biraz artırdık alt sınırını ama şu anda ne kadar basit yaralama cezası dört ay. Ama kademeli olarak işte o nitelikli hali. Ama öyle yapmıyor. Şimdi  diyelim ki basit bir yaralama gibi oluyor. Ama bayağı bir şiddet uyguluyor. O gidiyor bu sefer oradan da tutuklama yok, oradan da bir ceza yok. Bakıyor, tehdit etti yok, darp yaptı yok. Ondan sonra gidiyor, daha büyüğünü işlemeye, cüret ediyor. O yüzden biz batı uygulamalarına da baktık. İngiltere'de, Hollanda'da ve başlıca ülkelerde de benzer uygulamalar var. Bazı suçları ille hapisle karşılamak yerine başka yaptırımlarla karşılamak küçük, cezalı, az cezalı daha doğrusu suçları, başka yaptırımlarla karşılamak ama infazı deliksiz yapmak. Yani tam infaz. Üç ay alıyorsa üç ay infaz. Şimdi bizde şöyle seçenek yaptırımlar var. Özetle infaz sürecinde denetimli serbestlikle ilgili kısımda bizim CTE burada Enis Bey diyor ki kamu yararına falan yerde çalışma diyor. Değil mi? İki saat çalışıyor. Bir gün çalışma sayılıyor. Ama şimdi ikincisi bu denetim serbestlik aşamasında. Ama diyelim ki yargılama aşamasında hakim dese ki kardeşim sen bu suçu işledin işte diyelim ne yaptı? Gitti, çimleri söktü, kamu malına ciddi şekilde zarar verdi, cezası çok düşük. Sen belediye park bahçelerinde çimleme işinde tamam mı? Üç ay çalışmasına diyecek üç ay sekiz saat her gün gidecek. Orada çim bakımı, dikimi, yetiştirilmesi, böyle yani birtakım hapis dışında yeni yaptırımlar konusunda bizim yani pek çok suçu hapisle karşılamanın artık bir anlamı olmadığını, özellikle cezası düşük tehdit suçunun basit halinin, hapisle karşılamanın bir karşılığı neredeyse yok. Öyleyse biz buna diyelim ki birisi yaptı bunu. Gel bakalım sen bir ay şunu yap, İşte onu kanun yazacak, suç ve ceza kanununda yazılı şekilde olacak. Hakim bunlardan birine karar verdiğinde bunlar olacak. Onun dışında yan yaptırımlar olmayacak. Sadece gidecek onu ama üç aysa üç ay, bir yılsa bir yıl, iki yılın altındakiler de böyle bir uygulama. Belki bir yılda bunu bağlayabiliriz.  Ama bütün suçları da inceleyeceğiz. iki yıla kadar da olabilir yani cezasız bir suç kalmayacak ama hapis cezalı gereken suçlar nitelikli suçlar olacak. Bizim o ülkelerden gördüğümüz bu basit ceza gerektiren suçların yaptırımının hapis cezası dışında bu tür yaptırımlar olmasının diğer suçların işlenmesini ciddi oranda azalttığını görüyoruz. Ben Türkiye'de de bunun çok caydırıcı ve cezasızlık, bir de bunun tabii yargılanmasını da öyle aylarca falan olmayacak. Ya bu istinaf da bitecek. Toplam işte biz de şimdi basit eseri yargılama usulleri var yasamızda. Gerekiyorsa oralara da müdahale ederek. Böyle bir iş oldu mu? Toplam iki üç ay hepsi anında görecek. Yani vatandaş tehditle karşı karşıya kaldığında tehdit eden yaptırımı sıcağı sıcağına hem de kesinleşmiş mahkeme kararıyla görebilecek şekilde bir seri veyahut basit veya daha farklı bir usulle biz bunu usul açısından da bağlayacağız. Tabii hakaret de bu açıdan değerlendirilecek konularda bir tanesi ve diğer bazı suçlar da bu açıdan değerlendirilecek. İkinci bir şey daha söyleyeyim. Tabii hakaret konusuyla alakası var ama şey bağlantısı var. Şimdi bizim Anayasamızın 76. Maddesinin ikinci fıkrası diyor ki taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis cezası alan kişi milletvekili olamaz diyor. Siyasi yasağa bu, Anayasa koyuyor. Kanun koymuyor, Anayasa koyduğu için hakaret suçu diyelim, cezası işte alt sınırdan üst sınırdan hiç fark etmiyor. Bir yıl olduğu zaman siyasi yasağı Anayasa koyuyor. Hakim sadece Anayasa’nın bu hükmünün kararını yazıyor. Sanki kamuoyunda şöyle bir şey var. Kanunda yok da, hakim, siyasi yasak verdi. 53. madde kanunun hapis ceza zorunlu sonucu olarak uygulanan bir madde. Farz edin yazmadı hakim, uygulanmayacak mı? Gene uygulanır. Çünkü o hakimi yazmasına bağlı bir sonuç değil. Kanun yazdığı için şimdi buda nereden kaynaklanıyor? Anayasadan kaynaklanıyor. Anayasa yazıyor, dolayısıyla hakaretin dışında bir yıl ve fazlası ceza aldığı zaman o darp olur, tehdit olur, başka başka suç olur bilemeyiz. Şimdi burada bu hakarete bağlı bir şey olarak değil, cezaya bağlı bir yaptırım olarak Anayasa öngörüyor. Ceza Kanunu'nda Anayasa’nın bu hükümlerine uygun bir düzenlemeyi içeriyor. Hakimin yaptığı da Anayasa ve yasaya uygun bu düzenlemeyi kararını tekrar etmekten ibaret. Yoksa hakimlerin hiçbiri kendisinden kanunda yazmayan Anayasa’nın emretmediği bir şeyi kararına yazamaz. Elli üçüncü maddenin birinci fıkrası diyor ki kişi kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasının mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak diye başlıyor. A, B diye sıralıyor. Şimdi dolayısıyla böyle bir ceza aldığı zaman bu cezanın doğal bir sonucu. Sadece hakaretle sınırlı değil. Bir yıl ve daha fazla hapis cezası alan herkesle ilgili uygulanan cari bir hüküm sanki bunu özel seçilmiş, özel uygulanmış, özel uygulanıyormuş gibi bir algı yaratmak doğru bir şey değil. Bu herkese uygulanan Türkiye'de bir yıldan fazla hapis cezası almış binlerce vatandaşımız var. Her vatandaşımıza uygulanan genel bir hüküm. Sanki bunu hiç kimseye uygulanmıyor da birine özel uygulanıyormuş gibi takdim etmek de doğru değil ama yeni dönemde şunu söyleyeyim bu cezasızlık algısının ortadan kaldırmak için atacağımız adımın Türkiye'de pek çok tartışmayı sona erdireceğine de ben inanıyorum. Şu anda niye yapmıyorsunuz derseniz çalışma sürüyor. Biz bir dünyayı da inceliyoruz. Şu anda aldığımız veriler çok güzel ama bir görev başka neler var ne yok bir de kendi mevzuatımızda tarıyoruz. Bu konuda da bir bilim komisyonu kurduk. Komisyonumuzda Türkiye'nin saygın akademisyenleri, Yargıtay'dan, ilk dereceden çok yetkin hakimleri, üyeleri var, beraber çalışıyorlar şimdi onların çıktılarını alacağız ve bu konuda seçimden sonra atacağımız önemli adımlardan birisinin olacağını buradan ifade etmek isterim. Yargıya güvenle ilgili 2022 yılı sonuçları çıkmadı, 2021 yılı verilerini verebilirim. Benim aklımda kaldığı kadar yargı hizmetlerinden memnuniyet 2021’de yüzde elli dört gözüküyor ama arkadaşlarım getirdiğinde onu verelim. Yeni çıkan sonuçlar da artış çıktığında açıklayacağız.

HDP'YE KAPATMA DAVASI

SORU: Efendim bu sosyal medyada bazen görüyoruz bunu tabii özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik yapılan tacizler sonrası. Gözaltına alınıp sonra serbest bırakılanlar oluyor. Fakat sonra tekrar hani bırakılmamasına yönelik hükümler vardır ya da neden bırakılıyor? Ya da niye tekrar gözaltına alınıyor, bunu sormak isterim. ikincisi HDP davasıyla ilgili anayasaya göre kapatılmalı mı siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum?

CEVAP: Şimdi tabii çocuklarımız hepimizin evladı, bu ülkenin çocukları burada olan herkesin evladıdır, onların haklarını hukuklarını korumak bizim vazifemizdir. Anayasamızda hem çocuklarla ilgili pozitif ayrımcılığı koyduk. Hem çocuk haklarını ilk defa Anayasaya koyduk, hem çocuk koruma kanunu ilk defa çıkardık, uygulamaya koyduk. Hem çocuk mahkemelerini ilk defa çocuk ağır cezaları koyduk. Adli görüşmeleri onun için getirdik. Çocuk teslimini onun için getirdik. Biz çocuklarımızla ilgili çok önemli reformlara imza attık. Ancak soruşturma süreçleriyle ilgili şunu söylemekte fayda var. Soruşturma delille işler. Şimdi siz herhangi biriyle ilgili cinsel taciz ya da cinsel saldırı iddiasında bulunuyorsunuz. O zaman soruşturma makamı size deliliniz ne diye soruyor. Şimdi iddia varsa onu teyit eden delil yoksa savcı karşı tarafta bunu reddediyorsa, şimdi ne yapacak? iki tane iddia var, biri diyor yaptı, öbürü diyor yapmadı. Böyle bir durumda savcı ne yapıyor? Elinde bir delil olmadığı için ona göre bir tedbir kararı talep ediyorsa adli kontrol edebilir. Veyahut da başka bir şey düşünür, ama daha sonra kolluk savcı şikayet üzerine orada kalmıyor. Sonra bunu kolluğa havale ediyor. Şikayeti araştırtılıyor. Başka şeyler aile de savcılığa yeni deliller sunuyor. Gerekirse hekime, adli tıpa gönderimler yapılıyor. Sonra delilleri topluyor. Delilleri topladığında bakıyor ki daha doğru, o zaman da gereğini yapıyor. Yani burada bırakılması himayesi değil veya bir mağdurun korunmaması değil tamamıyla benim bildiğim kadarıyla söylüyorum. Delil durumuyla alakalı tabii daha sonra deliller ortaya çıkınca sosyal medyada  bunu yazınca bu sefer de diyor ki işte sosyal medya bir şey tepki koydu. Bu sefer o yaptı ama dosyada delil yoksa savcının yapabileceği bir şey yok. Savcı delille bağlı. Ama çocuklara ilişkin şimdi yeni düzenlemelerde bizim bildiğimiz kadarıyla tedbir kararları alabiliyor, verebiliyor. Özellikle bu 6284 kadınlar… Birisi benim çocuğum cinsel istismara uğradı dediğinde başka bir delil sunamadığında iddia dışında savcı başka bir tedbir talep edebiliyor mu burada? Ne edebiliyor?

SORU: Tutuklamaya yönelik olarak gözaltı kararı alabilir. Eğer çocuğun beyanı adli görüşme odasında ya da çocuk İzleme merkezinde zaten çocuk olduğu için alındığında çocuğun beyanı da bizim çocuk suçun mağduru ama olayın da en önemli tanığı. Burada alınan ifade, sağlıklı bir ifadeyse güvenilebilir bir ifadeyse bununla ilgili koruma tedbirleri alınabilir tabi.

CEVAP: Şimdi bizim çocuğun adli görüşme odalarımız dediğimiz yerler var. Bir de çocuk izleme merkezleri var. Orada çocukların ifadesi alınıyor. Ve o ifadede de efendim çocuk  beyanına itibar ediyor. Anneninki iddia oluyor. Çocuğun ki delil oluyor. Onun durumuna göre bakıp karar veriyor. Ama biz tek tek olayları değerlendirirsek hata ederiz. Somut olaya göre bakmak lazım ama şu kadarını söyleyeyim. Savcılarımız, hakimlerimiz bu konuda emin olun en az buradaki yer kadar  duyarlı ve hassasiyet gösteriyor. Yani dosyada delil varsa yani iddia  şüphe bile hani şüphe bile varsa ona göre de davranıyorlar ve genelde aleyhte bu konuları değerlendiriyorlar. Bu konuda hassasiyetin yüksek olduğunu bilmenizi isterim. Yani münferit bazı olaylar üzerinden hassasiyet yokmuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bu doğru değil. Rakamlar ortada. Tabii bu konudaki rakamlar kamuoyuyla fazla paylaşmadık ama keşke hiç olmasa. Ama rakamlarda maalesef iyi değil. Şimdi memnuniyetle ilgili arkadaşlar şeyi getirdiler. 2021 yılı, 54,8 memnuniyet. Efendim adalet hizmetlerinden. Orta diyenler 10.0, memnun değilim diyenler 11,2, fikri yok diyenler 24. 2021 yılı bu TÜİK'in verileri. Yani şunu ifade edeyim. 2022i yılı henüz yayınlanmadığı için burada paylaşamıyorum.

SORU: HDP'nin kapatılma durumu

CEVAP: Şimdi ben o soruda ne cevap versem yat. Yanlış olur. Çünkü görülen bir dava olduğu için Adalet Bakanlığı olarak görülen bir davada şu karar verilirse doğrudur. Bu karar verilirse eğridir demem, anayasaya aykırı. Ben bir kanaatim var. Ama ben kamuoyuyla değil özelde paylaşayım. Fakat kamuoyuyla bu kanaatim Adalet Bakanı olarak buradaki yüksek heyet takdir eder ki benim bu kanaatimi paylaşmam bu yargılama sürecini etkileme sonuçları açısından da değerlendirilebilir. Verilecek bir karar diyelim. lehte olur, aleyhte olur. Bizim görüşümüzle de irtibatlandırılabilir. Bu sefer de  çıkan karar ayrıca bir tartışma konusu olur. O yüzden bizim Adalet Bakanı olarak ben hem söylüyorum görülen davalarda ne tür karar çıkar konuları üzerine ben hiç daha bugüne kadar görüşüm olmadı. Bundan sonra da olmayacak. O hakimin işi yargının işi. Biz süreçlerle ilgili bir değerlendirme yapabiliriz. Benim bir kanaatim var. Ama bu kanaatimi kamuoyuyla görülen bir dava hakkında açıklamam Adalet Bakanı olarak  kimse hoş görmeyeceğini düşünüyorum. Ben kendim de doğru bulmuyorum. Anayasayı ihlal etmiş oluruz. Beni buradan çok vuruyorlar. Eleştiriyor. Bunda da mı söylemeyeceksin diye ama ben şimdi bir konuşmaya başlarsam bu sefer herkes gelecek. Ya bir de bizim davayla ilgili konuş. Ya sizi demiyorum ben. Bu konu genel söylüyorum. Ama ben anayasaya göre de ben değerlendirme anayasaya göre de görülen bir dava var. Kapatma iddiası var. Savcı dün sözlü en son efendim mütalaasını vermiş. Şimdi bizim kalkıp burada şöyle olur dediğimizde olmadı. Bu sefer bak işte Adalet Bakanlığı da bu işi bilmiyor diyecekler. Veyahut da şöyle oldu. Benim dediğim gibi oldu. Bak işte Adalet Bakanı talimat verdi. Hakimler de baskı kararı diyecek. Yani ben nasıl konuşursam her halükarda sıkıntı. Onun için değerli arkadaşlar her bakan konuşabilir bu konularda. Aslında konuşmaması lazım da. Ama konuşabilir. Ama Adalet Bakanı konuşması fevkalade yanlış olur. Yani beni bu konuda mazur görün ama birebir de ben size kanaatimi söyleyeyim.

SORU: Dava süreci ne kadar sürecek seçimden önce biter mi sizce?

CEVAP: Tabii şimdi süreler var. Tarafların talepleri, mütalaa verdi savcı. Şimdi Savunma sunacak. O savunma için ne kadar süre istedi? Ne zaman yapacak? Ve davanın görülme gününü de gündemini de karar konusunda mahkeme başkanı belirler. Yani bizim bir tahminimiz olsa bile mahkeme başkanı  görülme gününü kendi tayin ettiği için onu ondan başkası bilemez. Yani şu anda başkan karar verdiyse biliyordur açıklamadıysa. Ama karar vermediyse onun da bilgisi yoktur. Yani tamamıyla mahkeme başkanının takdirine bağlıyım. Ama ne zaman takdirine bağlı? Davalı parti temsilcileri, savunmalarını, sözlü savunmalarını yaptıktan sonra o savunmayı yaptığı gün de karar verebilir. Karar için ayrı bir güne de duruşmayı tehlil edebilir . Bu tamamen  mahkeme başkanı takdirinde. Onun için bir takvimlendirme yapmak o da ayrı bir sıkıntı. Yapamayız da zaten.

SORU:  HDP diyor ki seçim öncesi karar verilmemesi için başvuracaklar galiba. seçim öncesi kararın çıkması adil bir seçim süreci geçirme bakımından sakıncalar yaratır.  anayasa mahkemesine gideceğiz kararı seçim sonrası…

CEVAP: Beni hiç zorlamayın. Ben şerbetliyim bu işlerde. Oradan zorlarız, buradan zorlarız. Hayır ben şunu söylüyorum. Bu konuda ben şimdi değerli arkadaşlar Mithat Sancar öyle diyor, öbürü böyle diyor. Yani davayla bağlantı kurulmayacak olsa ve konuşurum diyorum. Ama bu davayla ilgili efendim konuşmam benim doğru değil. Ben bu konuda konuşacak doğru adam değilim. Yani doğru soru sorulacak, doğru adamda ben değilim. Ama konuşursam tabii elbette bundan herkes farklı değerlendirecek. Yani ama yargı süreci devam ediyor. Bu konuda bizim söyleyeceğimiz şey o. Mahkemenin kararı her ne yönde olursa olsun bizim yapmamız gereken o karara saygı duymaktır. Bundan daha fazla söylememiz de yanlış olur.

CEZAEVİNDE YAKAN HÜKÜMLÜLERDEN FATURA ÜCRETİ İSTENDİĞİ İDDİASI

SORU:  Biz bir süredir duyuyoruz. bu cezaevlerinde yatan hükümlülerden ücret falan talep ediliyormuş. elektrik ücreti, su yemek ücreti gibi  ben çok şaşırdım ama böyle bir uygulama var mı?  Adamların hayatı kaymış zaten. özgürlükleri sınırlandırılmış. bir de ücret mi alıyorlar? şimdi bir soru daha soracağım. Almanya'dan birkaç ay önce bir darbe girişimi önlendi biliyorsunuz. bunlardan firari olarak çeşitli ülkelere gittikleri gibi Türkiye'ye de gelenler olursa. iade talep ederlerse  bu mütekabiliyet uygulanır mı?  bizim fetö'cüler oraya gidiyor, orası FETÖ kuluçkası oldu ya.

CEVAP: Şimdi şöyle söyleyelim. Tabi burada cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin elektrik ücretleri devlet tarafından karşılanıyor. Isınma ücretleri devlet tarafından karşılanıyor. İki, sıcak su giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Yemek giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Orada şöyle bir durum var. Cezaevleri ticari durumdan hani  harcama tarifeye tabi. Biz ticari tarifeden bakanlık olarak bunu ilgili firmalara ödüyoruz. İçeride tutuklu ve hükümlünün bu dediğim ihtiyaçları dışında kullandığı özel bir takım elektrikli aletler, araç gereç, malzemeler var. Onlar kullanınca onlardan da ticari anlamda bir tahsilat yapılıyor. Sadece bunlarla sınırlı. Ama şimdi yeni bir genelge hazırladık. Yakında yayınlayacağız. Yönetmelik değişikliği yapıyoruz. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin özel olarak kullandıkları araç gereç ve malzemenin elektrik ücretinin mesken tarifesi üzerinden onlardan biz tahsil edeceğiz. Ama bakanlık olarak ilgili yere yine ticari şeyden ödemesini biz yapacağız. Bundan sonra elektrik ücretleri ne olursa olsun hepsi mesken tarifesine tabi olacaktır. Burada önemli bir değişiklik yaptık bunu özellikle ifade etmek isterim. Tabi bize gelirse Almanlar  ne yaparız? Henüz gelmediler. Ama onlar kaçacakları yeri iyi biliyorlardır. Ama bize gelirse bakacağız değerlendireceğiz. Elbette bunu Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız ülkemizin ilgili görevlileri hep beraber değerlendireceğiz ama ben şu kadarını söyleyebilirim. Biz bu konularda adi suçlar dışındaki konularda mütekabiliyeti  esas alıyoruz. Adi suçlarda da pek çok ülke zaten iade de  zaten biz Amerika’da başka ülkelerde de aynı şeyler söz konusu. Ama böyle bir konu söz konusu olduğunda bize nasıl davranıyorlarsa biz de onlara öyle davranıyoruz. Yani İsveç’te biliyorsunuz. En son aldığı kararla maalesef oradaki FETÖ’cüleri iade  etmeyeceğini son olarak Bakanlar Kurulu da bu konuda karar verdi.  Bizim yaklaşımımız şu. Kim bize nasıl davranıyorsa Türkiye’den de aynı davranışı görecektir. Bize bir adım gelene bir adım gideceğiz. Bize kapıları kapatana biz de kapılarımızı kapatıyoruz. Bizim taleplerimizi iade konusunda yerine getirmeyenler benzer konularda taleplerini yerine getirmemizi bizden beklememelidir.

FETÖ'CÜLERİN İADE EDİLMESİ TALEPLERİ

SORU: Türkiye’nin hem Avrupa’dan hem Amerika’dan FETÖ’cülerin iadesine dönük talepleri vardı.  Son durum nedir? Rakamlar nedir?

CEVAP: İlave olarak şunu söyleyeyim. Özellikle Amerika ve Avrupa Konseyi ülkeleri AB ülkeleri FETÖ, PKK, DHKP/C ne kadar terör örgütü varsa bunlardan Türkiye’nin iadesini istediği kişilerin bu güne kadar bize bu ülkelerden doğrudan iadesi söz konusu değil. Çok açık söylüyorum. Bunları özel olarak bu ülkeler himaye ediyorlar. Kim Türkiye’ye düşmanlık ediyorsa onlar özel himayeye mazhar devlet statüsü diye uluslararası hukukta bir şey var. Yani özel himaye ye mazhar devlet, onlar özel himayeye mazhar terörist muamelesi görüyorlar. Onlar da ilişkin kararları hukuk diyorlar, hep yargı diyorlar. Ama biz onalar siz yargıya da gönderin bizimkileri oraya da göndermiyorlar. Ama biz biliyoruz ki iadeler konusunda bu konuların nasıl işlediğini gayet iyi biliyoruz. O ülkelerin siyasi iradesine rağmen bu süreçler farklı işlemez. Dünyanın her ülkesinde, aksi takdirde dış politikayı yargı karar verir. Yargı belirlemiş olur. Ülkenin dış politikasını hükümet ve Dışişleri Bakanlığı hükümetin politikalarına göre yönetir. Amerika’da da  bu böyle, Avrupa’da da bu böyle . hiçbir ülkede yargı dış politikayı belirlemez. O yüzden de siyasi irade bunu verme taraftarı olmadığı için topu yargıya atıyor. Biz  Amerika’ya şunu da söyledik FETÖ başta olmak üzere ele başı başta olmak üzere diğerlerinin dosyalarını siz gönderin yargıya. Amerika bir tanesinin dosyasını yargıya bile bizim talebimize rağmen dahi göndermedi. Çünkü Amerikan yönetimi bu konuda Türkiye’ye karşı tutumu aramızdaki ikili anlaşmalara da aykırı ve dayanaksız bir tutum. Türkiye çok haklı. Gönderdiği dosyalar yeterinden fazla delille dolu. Şu kadarını söyleyeyim. FETÖ ile ilgili bizim gönderdiğimiz dosyalar dünyada iadesi talep edilen başka ülkelerden veya başka  ülkelerin birbirinden iadesi talep edilen bütün dosyaları şöyle yan yana koyun delil bakımından en kuvvetli dosyalar. Buna rağmen iade yapılmıyor. Yani burada çok açık bir şekilde ülkeleri bu konuda himayesi var. Biz bunu görüyoruz. Ona göre de politikaları üretiyoruz. Israrlı bir şekilde Türkiye bu iade taleplerini somuta dönüştürüp, bunların iadesini sağlamaya devam edecektir. Onlar reddetti diye biz vazgeçmedik, vazgeçmeyiz.

SORU: Sayın bakanım özellikle kamuoyunun yakından takip ettiği davalarda muhalefetin bir iddiası var. Bu davalarda hakimlerin değiştirilmesi suretiyle yargıya müdahale edildiği yönünde eleştirileri var. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Yani bu davalarla ilgili hakimlerin yerleri değiştirilerek yargıya müdahale söz konusu mu? Bir de coğrafi teminat da beklentiler konusundaki düşünceler nedir?

CEVAP: Şimdi coğrafya teminatı hayata geçireceğiz. Onunla ilgili zaten  İnsan Hakları Eylem Planımızda da var. Çalışmalarımızda da var. Bunun adımını atacağız. Bu bir. İkincisi, İstanbul'da yani somutlaştıralım yani bu olayı. Çünkü kaça kaça kaçamıyoruz da.  Şimdi açıklıyorum. Hakimi kim değiştirmiş? Adalet Bakanı'nı mı değiştirmiş. Hakimi kurul değiştiriyor. Defalarca söylüyoruz. HSK birinci dairesi değiştiriyor. Bizim bir alakamız yok. Siyasetle irtibatlandı. İki, bu hakimi Sayın İmamoğlu ve avukatları reddettiler. Hani savundukları hakimi bize karşı adil değil. Bize karşı tarafsız değil. Dolayısıyla bu hakimin bizim davamıza bakmasını karar vermesini doğru bulmuyoruz. Tarafsızlığından taraflılığı konusunda netiz diye hakimi reddettiler. Üç defa reddetti. Red kararı  reddedilince bir de itiraza götürdüler. Şimdi kendi reddettikleri hakim tarafsız değil dedikleri hakimi şimdi göklere çıkarıyorlar. Ondan sonra yerine gelen hakim karar verdiğinde de onu da yapmadıkları hakareti, yapmadıkları saygısızlığı bırakmıyorlar. Bu hakimi de reddettiler. Ne yapacağız? CHP Genel Merkezi'nden hakim mi bulacağız? Böyle şey mi olur? Yani hakimler bu milletin hakimleridir. Karar verirken bu milletin hakimleri anayasaya, kanuna ve hukuka bağlı vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Burada hukuka uygun davrandı. Kanunları uyguladı diye linç edilen bir hakimi görüyoruz. Yani böyle bir şey olmaz. Bunu biz kabul edemeyiz. Sekiz buçuk milyon dava görülüyor neredeyse yılda. Bunların içerisinden kamuoyunun tartıştığı işte iki elin parmağını hadi diyelim yüz tane dava üzerinden yargı görevi yapanlara yapılmadık hakaret kalmadı. Bak şimdi ne yaptılar? Üç duruşma hatırlarsanız şu karardan önce bundan önceki duruşmada binlerce insanı illerden taşıdılar. Billboardları döşediler. Sonra ondan önceki duruşmada da aynı şeyleri yaptılar. Son duruşmada da aynı şeyde, yani her duruşmada yargıyı etkilemek için, uğraş veren bir yaklaşımı görüyoruz. Elbette yargıyla ilgili konularda sağlıklı bir şekilde işleyecek. Ama öte yandan da kamuoyunun önünde. Her duruşma öncesi İstanbul Adliyesi'nin önünde binlerce insan toplandı, daha doğrusu topladılar. Sadece İstanbul'dan değil civar illerden, son üç duruşmanın üçü de böyle karar çıktı, çıkacak şeklinde her defasında hazırlıklı ve billboardları da döşeyerek hakimlere, savcılara karşı da saygısız bir dilde kullanarak bunu yaptılar. Bu hoş bir şey değil. Yani biri hepimizin bu konularda dikkatli olması lazım. Siyaseti bu işe bulaştırmak isteyenler bu işin üzerinden siyasi rant peşinde koşanlar. Yani ben daha önce de söyledim. Halk mağduru destekler mağdura destek olur. Ama mağdura yatanı desteklemez. Bunlar bu çok net söylüyorum. Mağdura yatıyorlar ama mağdura yatmayı da beceremediler. Samimiyetsizlik, istismar paçalarından akıyor. Yani böyle şark, kucaklaşma, şöyle bir bakın o fotoğrafa hiçbir muhabir fotoğrafı ona benziyor mu? Ya ben sunuculuk yapan bir mağdur görmedim. Yani siz gördüyseniz söyleyin, birisi mağdur olmuş da mağduriyetiyle ilgili toplantı yapılıyor, bir sürü insan yapılıyor. Sunucu mağdur olan. Siyasi istismar yapıyorlar. Halk bunu gördü. Senaryoyu gördü, senaristi gördü, oyuncuları gördü. Samimiyetsizliği oyuncular kendi rollerini gereğini yapamadıkları için millete kendileri ispat ettiler. O yüzden de bir bekledikleri siyasi rant orada olmadığını düşünüyorum. Ben hep şöyle söylüyorum bunu. Bizim Yozgat'ta bir laf var. Kalburla su toplamak. Kalburla su toplanır mı? Kalburu belki herkesin gelir ama elek diyelim. Kalbur ıslanır. Toplayan yorulur. Ama bir damla su toplayan onlar burada havuz doldurmak istediler ama samimiyetsizlik, havuzu boşalttı. Ya suç bizde mi? Samimiyetsiz davranan da mı? İstismar eden de mi? Hem istismar edeceksiniz hem samimiyetsiz davranacaksınız. Hem rol kesemeyeceksiniz. Hem mağdura yatacaksınız, sonra da bütün suçu hakime yükleyeceksiniz. Yetmedi siyasete yükleyeceksiniz. O ahlaki bir şey değil. Doğru bir şey değil. Bunu daha fazla uzatmaya gerek yok. Ama en fazla konuştuğum konuda bu konu oldu.

BAŞÖRTÜSÜ İÇİN ANAYASA DÜZENLEMESİ

SORU: Efendim o başörtüsü düzenlemesi ile ilgili muhalefet randevu vermedi. Önce HDP sonra CHP, İYİ Parti şuanda da bu düzenlemeyi yapacak bir çoğunluğu yok Cumhur İttifakı'nın. Süreç nasıl ilerleyecek? Kilitlendi mi?

CEVAP: Şimdi tabii randevu vermemeye ilişkin gerekçelere baktığımızda esasında kamuoyuna yansıyan gerekçelere Anayasa teklifinin içeriğine ilişkin bir ret içermiyor. Komisyon görüşmelere başladığında komisyonda göreceğiz. Ya da siyasi partiler ayrıca ve özel bir açıklama yaparlarsa orada kararlarını göreceğiz. Ben şu andaki tutumlarını doğrudan bir ret olarak işin doğrusu görmek istemem. Öyle bile olsa görmek istemem. Çünkü bu konu meclisten büyük bir uzlaşmayla geçmesi için  tam uygun bir  zeminde ve zamanda gelmiş durumda. Gündeme getiren de biz değiliz. Sayın Kılıçdaroğlu'dur. Yasal güvence istediği bir konuya, anayasal güvence geliyor diye karşı çıkacaklarsa çıkmak isteyeceklerse onları bileceği iş. Yani herkes sorar. Sen yasal güvence istedin. Anayasal güvence geliyor. Daha büyük bir güvenceye niye karşı çıkıyorsun? Derler. Ama  şu ana kadar yansıyan bir şey olmadı. Fakat geçen altılı masanın  açıkladığı bildiriye bakarsak bir takım önerilerimiz olacak. Turnusol kağıdı falan olacak diyorlar. Benim anladığım kadarıyla ipe  un sermek için bahane mi arıyorlar? Yoksa destek vermek için  bir şey mi yapmak istiyorlar? İkisi arasında gidip geliyorum. Yani umarım ipe un sermezler. Umarım bu konuda herhangi bir bahane üretme şeyine girmezler. Çünkü çok açık. Yani ailenin korunmasıyla ilgili maddeye hangi saikle karşı çıkacak? Merak ediyorum. Onlar görelim ne diyecekler. Veyahut da başörtüsü  hem başını açan, hem başını örten kadınların hakkını, anayasal düzeyde koruyan bu düzenlemeye nasıl karşı çıkacaklar? Onun görelim, teknik bazı şeyleri olabilir. Onlar elbette değerlendirmeye açıktır. Ama bu düzenlemelere kökten karşı çıkmayı Türk halkı affetmez.

SİNAN ATEŞ CİNAYETİ

SORU:  Sayın Bakanım kısa süre önce Ankara'da işlenen bir cinayet söz konusu. Sinan Ateş cinayeti. Bununla ilgili olarak şu ana kadar yetkili ağızlardan herhangi bir açıklama net olarak yapılmadı. En azından yargıya intikal eden  noktalar açısından sizin bu konuyla ilgili bizimle paylaşacağınız bilgiler var mı?

CEVAP:  Yani şu ana kadar bana arkadaşlarından  intikal ettirilen bilgilerde on üç kişi hakkında tutuklama kararı verildi ve şu anda tutuklandılar. Üç kişi hakkında  adli kontrol kararı verildi. Bir kişi hakkında da ifadesi alındı. Şu anda  şey bir kişi de daha henüz aranıyor. Yani adı geçenlerde. Bir kişi de aranıyor. Şu an iddia edilen kişi aranıyor. Ama kimlik bilgileri net ve onunla ilgili kolluk kuvvetleri, Cumhuriyet Başsavcılığı birlikte çalışıyorlar. İnşallah yakın bir zamanda o da kolluk güçlerimiz tarafından yakalanıp adalete teslim edilecek. Yani bu konuda  Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve kolluk güçleri büyük bir titizlik ve itinayla  soruşturmayı yürütmektedir. Kısa süre içerisinde soruşturmayla ilgili adı geçenlerin tamamına ulaşıldı. Biri de ismi tespit edildi. Şu anda ulaşılmayan şey ismi tespit edilmeyen yok. On üçü hariç. On üçüncüne ulaşıldı. Biri ait ulaşılmayan da yok. O birine de yakın bir zamanda ulaşacaklarını tahmin ediyorum. Bu konu bütün boyutlarıyla soruşturuluyor. Karanlıkta kalan hiçbir yön  olmayacaktır. Ve konu her yönüyle aydınlatılacaktır. Bundan da kimsenin şüphesi olmamalıdır. Yargı işliyor Burada yargının ilk günden beri yaptıklarına bakılırsa, kolluğun yaptıklarına bakılırsa meselenin üzerine ciddiyetle gidildiği çok açık ortada. Ama buna rağmen bu konu üzerinden de bir istismar siyaseti üretiliyor. Bu da fevkalade yanlış bir şey. Yani burada kolluğu yapması gerekip, veyahut da yargının yapması gerekip te Yapmadığı bir şeyi kimse iddia edemez. Şunu yapması lazım da yapmadı. Şunu araştırması lazım da araştırmadı. Şöyle yapması lazım da yapmadı. Hiç kimse böyle bir bulunamaz. Çünkü araştırılması gereken her konu araştırılır ve elde edilen delillere göre de soruşturma yürüyor. Önümüzdeki günlerde de inşallah bu tetikçide olduğu iddia edilen kişi de yakalanıp adalete teslim edilecektir.

Yani şu anda bir bilgi yok bu yönde elimizde. Ama yani resmi yollardan çıkması mümkün değil. Zaten tabii hakkını da yakalama kararı olduğu için resmi yollardan çıktığına dair hiçbir veri yok. Ama kaçak yollardan çıkmış olabilir mi? Onun dahi de şu anda bir bilgi elimizde  yok. Yani o yüzden arama, tarama, kolluk tarafından titizlikle yürütülüyor. Ben yakın bir zamanda kolluğun ona da ulaşacağına inanıyorum.

SORU: Sayın Bakanım, Yakup Aslan Ulusal Kanal. Kesinleşen FETÖ davalarına ilişkin bilançoyu paylaşmanızı rica edeceğiz eğer mümkünse. Bir de sosyal medya mesajı iletmek için görüş hakkı var mı FETÖ hükümlülerinin? Bu soruyu neden soruyorum? Terör suçlarıyla ilgili pek çok ismin dijital yollar yani yine liderlik yaptığını görüyoruz. Yani hapsedilen iş aslında hapsedilmemiş oluyor. Örneğin Selahattin Demirtaş sosyal medya üzerinden yine örgütünü yönetmeye ve Türk siyasetine müdahale etmeye çalışıyor. 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi örgüt üyelerinin talimatlar verebiliyor. Bu dijital yollarla hapsetmenin de aslında bu konuya ilişkin bir yasal boşluk olduğunu düşünüyor musunuz? Yani tutuklu, hükümlü bir kişinin sosyal medya üzerinden yine örgütünü yönetmesi, yine siyaseti dizayn etmeye çalışması gibi durumların önünü kesmek için bir yasal boşluğun olduğu kanaati sizde de var mı? Buna ait bir çalışma söz konusu olacak mı ki diğer adli suçlarda da çocuk tacizde, telefon üzerinden, sosyal medya üzerinden yapılan tacizlerin de bunun gibi cezaevinde olan kişinin sosyal medya üzerinden yine devam etmesi gibi sonuçlarla da karşılaşabiliriz. Bununla ilgili bir yasal düzenleme olacak mı? Tutuklu ve hükümlerin sosyal medyadan mesaj vermesinin önünü kesmek için. Teşekkür ederim.

CEVAP: Ben teşekkür ediyorum. Şimdi tabii FETÖ silahlı terör örgütüyle ilgili adli işlemlerle alakalı böyle bir şeyimiz var. Arkadaşlara Bilal Bey, onu arkadaşlarımıza dağıttık mı, dağıtırsak isabetli olur. Buradaki verileri arkadaşlarımız alsınlar. Yani burada bayağı rakamlar var. Ben şimdi size burada söylersem bayağı bir zaman alacak. Böyle anlatırken de şey olacak. Ama şu kadar söyleyeyim. Fiili darbe davalarına ait istatistik verilere baktığımızda 289 dosya var ve bu kapsamda 8 bin 725 kişi yargılanmış. Bunlardan bin 634’ü ağırlaştırılmış müebbet,  bin 366 müebbet, bin 891’i süreli olmak üzere toplam 4 bin 891 kişi ceza almış. 2 bin 870 kişi beraat etmiş ve 964 kişi hakkında da ceza yer verilmesine olmadığına dair karar verilmiştir. Fiilin darbeye karışanlarla alakalı bu verdiğim rakamlar. Burada çok rakam var. Onu söyleyeyim. Onlarla ilgili arkadaşlarımız size bu rakamlar Bilal Bey paylaşırsan arkadaşlarımız istifade ederler. Onu size söyleyeyim. Burada tabii ciddi de, siz analiz yaparsınız burada. Örgüt üyeliği de var bunların içerisinde. Örgüt üyeliği ile ilgili 203 bin 511 dosya gözüküyor şu ana kadar, karara çıkan dosya var. Elde derdest dosya sayısı 64 bin 58 dosya şu anda FETÖ'den derdest. Karara çıkmış 203 bin 511 dosya var. Derdest dosyalarda 107 bin 492 kişi yargılanıyor. Karara çıkan dosyalarda da 577 bin 616 kişi hakkında karar verilmiş. Şu anda tutuklu bin 299 kişi var. Adli kontrol altında 22 bin 636 kişi var. Hakkında yakalama kararı bulunan 29 bin 93 kişi var. Hükümlü ve hüküm özlü, hükümlü 12 bin 909 kişi var. Hüküm özlü 3 bin 303 kişi var. Yani hükümlü diyelim 16 bin 212 kişi olduğunu görüyoruz. Hakkında adli kontrol verilen 161 bin 282 kişi var. Yani belki tam özetlemiş olmayabiliriz ama buradaki rakamlar bunlar. Sosyal medya konusu maalesef hükümlülerin böyle bir şeyi yok. Hükümlerin bu avukat görüşü şeyi var. Avukat görüşünde, avukatların onlardan aldıklarını ya da ailelerinin onlardan aldıklarını sosyal medyaya yansıtmaları var. Yoksa hükümlüler kullanmıyor. Yani sosyal medya kullanmıyorlar ve orada herhangi bir doğrudan kendileri bir yayın yapamıyorlar. Ama onların adına olan hesaplarda avukatlarıyla, aileleriyle görüşme hakkı olanlarla görüştüklerinde onlara söyledikleri, dışarıda onlar tarafından yayınlanıyor. Biz bunu önemsiyoruz ve bu konuyu şu anda çalışıyoruz. Yani dünyaya da bakıyoruz, ne yapabiliriz? Çünkü bir yandan hükümlü, öte yandan da sosyal medya ve diğer medya mecralarıyla farklı farklı işler yapıyor. Dünya buna nasıl bakıyor? Çünkü sosyal medya yeni. Başka ülkeler ne yapıyor? Biz de bunu çalışıyoruz. Yani burada bir değerlendirme ihtiyacı olduğunun farkındayız. Arkadaşlarımız hazırlıklarını bitirince dünyaya bakıp ona göre bir karar vereceğiz inşallah.

DAVUTOĞLU'NUN 'ALTI LİDER ORTAK İMZA' AÇIKLAMASI

SORU: Sayın Bakanım, Sayın Davutoğlu'nun bir açıklaması oldu. Biz altı lider kararlarda ortak imzayla karar alacağız dedi. Bu parlamenter sisteme de benzemiyor. Başkanlık sistemine de pek benzemiyor. Yeni bir sistem önerisi midir efendim bu?

CEVAP: Vallahi sistemsizlik önerisi. Sistem yok ortada. Çünkü bizim Anayasamızın 8’inci maddesi çok açık. Yürütme yetkisi ve görevi Anayasa ve kanunlara göre Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır diyor. 104’üncü maddede Cumhurbaşkanı, devletin başıdır, yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanına aittir. Şimdi bu iki hüküm diğerlerini de koymuyor. Onları da koyduğumuzda zaten Anayasal çerçeve ortaya çıkıyor. Yürütme yetkisinin münhasıran Cumhurbaşkanı'na ait olduğunu gösterir. Çünkü Cumhurbaşkanı bu sistemde yürütme organıdır. Halkın seçtiği daha önceki parlamenter sistemde olduğu gibi adı Cumhurbaşkanı olan, Cumhurbaşkanıyla şimdiki Cumhurbaşkanı adı dışında benzer hiçbir yönü yok. Çünkü o temsili görevi olan bir Cumhurbaşkanı. Bu doğrudan yürütme organı Cumhurbaşkanı. Eskiden Bakanlar Kurulu Kararı olurdu. Her bakanın, şimdi Cumhurbaşkanı kararı var. Sistem bambaşka bir yerde. Dolayısıyla Cumhurbaşkanına ait yetkileri başkalarının kullanmak istemesi ve kullanacağız, imzamız olmadan olmaz. Protokole yazacağız demesi bana darbecileri hatırlatıyor. Ya hatırlarsanız 27 Mayıs Darbesi’nde Milli Birlik Komitesi vardı. 12 Eylül darbesinde Milli Güvenlik Konseyi vardı. 15 Temmuz darbe teşebbüsünde Yurtta Sulh Konseyi vardı. Şimdi bu bunlar darbecilerin 27 Mayıs’ta ve 12 Eylül'de yaptıklarını demokratik bir seçimle eğer mümkün olursa ki öyle bir şey de gözükmüyor. Boş yere kendi kendilerini yoruyorlar. Ama halk çok net bu konuda. Cumhurbaşkanı adaylarına şimdiden kabul ettirmeye çalışıyorlar. Yani biz konsey kuracağız, eşgüdüm konseyi dedi Sayın Karamollaoğlu. Sayın Davutoğlu daha ileri götürdü yani. Biraz şey gibi imzamız, ıslak imzamız olmadan iş yapamayacak noktasına götürdü. Biz ne dersek o olacak. Ben şimdi merak ediyorum. Cumhurbaşkanı adayı halkın önüne çıktı. Taahhütte bulunurken kim adına taahhütte bulunacak? Yani kendi adına taahhütte bulunsa adamlar diyor ki bulunamazsın. Bizim imzamızda ne diy

Advert

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Yorum

https://www.edaktilo.com/assets/images/user-avatar-s.jpg

0 comment

Write the first comment for this!
internetekoy
Doktor İstiyorum
Emlak.Video
Meşhur Sipariş